NESLİ'NİN KONULARI

12 Kasım 2012 Pazartesi

Parti Zamanı

Demir'in 7. yaş pastasının teması "canavar" oldu.

Her sene olduğu gibi uzun zaman önce düşünmeye başladık bu sene ne yapsak diye. İlk olarak Star Wars gemisi ve karakterlerini düşündük. Daha sonra bu sene ki favori oyuncağımız Trush Pack leri düşündük. Büyük bir çöp kutusu ve içinde çöpler :)

En son Demir'in onerisiyle kendi canavarımızı yapmaya karar verdik. Pastanın içinden çıkan bir canavar ve etrafında diğer küçük canavarlar...

Tek Gözlü Canavarı Demir ve arkadaşları çok beğendi.

Bunlar da Demir'in partisi için yaptığım mumya sosisler...

Ve Sevimli marshmallowlar...

Sevgili oğluma bir kez daha mutlu ve sağlıklı bir ömür diliyorum.

Not: Doğumgünü mekanı olarak Koşuyolu'nda bulduğum Bi'parti adlı mekanı buldum. Demir ve arkadaşları çok eğlendiler, ben de çok memnun kaldım. Anadolu Yakasında yer arayan olursa tavsiye ederim.

28 Eylül 2012 Cuma

Limonlu-Frambuazlı Muhallebi



Dokuzuncubulut'ta görüp beğendiğim limonlu krema ile yemeğe gelen misafirlerim için nefis bir tatlı yaptım. Sütlü tatlı çok yapmasam da aslında özellikle akşam yemeği sonrası için çok uygun olduğuna karar verdim.




Limonlu kremam dolapta hazırdı zaten, tek yapmam gereken muhallebiyi hazırlayıp üzerine frambuazlı sos yapmak oldu. Ben limonlu kremaya en çok frambuazın yakışacağını düşündüğüm için böyle yaptım ama istediğiniz herhangi bir meyveyle de yapabilirsiniz. Hatta meyve yerine çikolatalı bir sos da deneyebilirsiniz.



Malzemeler:

Muhallebi İçin :

1 litre süt

3 kahve fincanı şeker

2 kahve fincanı un

2-3 damla sıvı vanilya


Limonlu Krema

Malzemeler:

4 yumurta sarısı

4 iri limon (rendesi ve suyu)

2 su bardağı toz şeker

250 gr tereyağ

2 yemek kaşığı nişasta

2-3 damla vanilya özütü



Frambuaz Sos İçin

1 kase frambuaz (ben dondurulmuş kullanıyorum)

1 kaşık nişasta

3 kaşık şeker


Limonlu kremanın tarifi için tıklayın...

Frambuaz sos: Tencereye frambuazları ve şekeri ekleyin, ocağın altını yakın; biraz karıştırın. İçine nişastayı ekleyin; topaklanmaması için iyice karıştırın. Kaynamasını bekleyin. Çok katılaşırsa biraz su ilave edin. Sosunuz hazır.


Muhallebi: Unu, şekeri,vanilyayı ve sütü karıştırın. Kaynayana kadar orta ateşte, kaynadıktan sonra 5 dakika kısık ateşte sürekli karıştırarak muhallebiyi hazırlayın.

İstediğiniz kaplara muhallebiyi dökün.

Muhallebinin içine kedi dili bisküvilerinizi batırın( isteğe bağlı)

Oda sıcaklığına gelmesini bekleyin.

Oda sıcaklığına geldikten sonra üzerine limon kremasını dökün.

Limon kremasının üzerine frambuaz sosu ekleyin. Frambuaz sosu ocaktan aldıktan sonra 5 dakika karıştırarak ılınmasını sağlayın, sonra muhallebilere ekleyin.

Buzdolabında en az 2 saat bekletin.

Afiyet olsun...






30 Mayıs 2012 Çarşamba

Karamelize Soğanlı- Patlıcanlı-Kabaklı Farfalle



Uzun zamandır mutfaktan seslenmedim sizlere...2 Gezi yazısı arasına geçenlerde buzdolabındaki malzemelerle ortaya çıkan makarna tarifimi paylaşmak istiyorum. Şimdiye kadar yaptığım ve yediğim en güzel makarna olduğunu söyleyebilirim... (Bu kararı kendi kendime vermedim eşimde aynı fikirde)
Malzemeler:
1 Paket Farfalle (bildiğimiz fiyonk makarna)
1 adet patlıcan
1 adet kabak
1 adet soğan
1 kaşık şeker (varsa esmer olsun)
Çemensiz pastırma
Krema
Tuz, karabiber
Parmesan

İlk olarak makarnanın sosu:
1.Tavanızı ısıtın ve içine zeytinyağını gezdirin biraz
2.Kuru soğanı ince piyaz şeklinde doğrayın ve ısınan yağın içine atın
3.Soğanları sürekli karıştırarak  yakmadan karamelize edin, 1 kaşık şekeri de ilave edin
4. Kabakları ve patlıcanı ince - uzun (jülyen) doğrayın,
5. Karamelize olan soğanın içine sebzeleri ekleyin ve karıştırarak yumuşamalarını ve pişmelerini sağlayın. Tuzu istediğiniz ölçüde ekleyin.
6.Sebzeler piştikten sonra içine 1 kaşık rendelenmiş parmesan   ekleyin
7. Son olarak kremayı ekleyin (ben 200ml. kutunun yarısını koydum)

Makarnanın sosunu hazırlarken bir yandan makarnanızı haşlayın. Makarnayı süzdükten sonra sebzeli sosu makarnaya katın ve karıştırın.
Servis tabağına makarnayı alın ve üstüne -tabi isteğinize bağlı- pastırmaları koyun en üste de rendelenmiş parmesan ve taze çekilmiş karabiber  gezdirip servis yapın.
Mutlaka denemenizi öneriyorum, afiyet olsun....

Not:En kısa zamanda taze makarna yapmayı deneyeceğim ve tabii sizlerle paylaşacağım...



1 Mart 2012 Perşembe

Jack - Evcil Kargamız




Jack, babamın şantiyede çalıştığı dönemde ağaçtan düşen yavru bir karga. Babam uzun zamandır bir karga yavrusu arıyordu zaten, bulduğunda da kaçırmadı tabi.

İlk başta annemin ikna olması zor olsa da sonunda annem çok daha fazla bağlandı Jack’e.


Neden Jack?

Aslında Jack’in isim annesi benim. Yavru bir karga olarak “cakcak cak “ diye bütün evi inlettiği için bu adı önerdim. Aile üyeleri de kabul etti :)

Jack, papağan kafesinde yaşıyor. Kafesin her yeri açık. Evde dolaşabiliyor. Biz salonda oturuyorsak ve o arkada kalmışsa kontrole geliyor. Bazen yürüyerek dolaşıyor etrafta, o hali gerçekten komik oluyor.





Jack, annemlerle seyahate çıkıyor. Akçakoca’ya, İzmit’e ve İzmir’e gitti.  Ama diğer kargalar gibi uçarak değil arabayla... Otobüs yolculuğu bile yaptı. Sanırım biletle seyahat eden ilk kargadır kendisi.

Jack konuştuklarımızı anlıyor ve tepki veriyor. Eğer size kızgınsa yada istemediği bir şey söylüyorsanız (örneğin “kara karga” gibi) "sus" diye bağırıyor.

Duygu, sus, güzel, gel, eşek… gibi kelimeleri söylüyor.  Annem ve babam dediklerini anlıyorlar,  ben birkaç tanesini anlıyorum ancak.

Babam kanarya sever gibi seviyor Jack’i. Tabi Jack bir kanarya olmadığı için zaman zaman ufak çapta yaralanabiliyor. Ben sadece ağzında bir şey tutuyorsa sevebiliyorum Jack’i. O da beni görünce ağzına bir şey alıyor ve kafesini tık tıklıyor…





Sevdiklerini görünce kanat çırpıyor ve güzel diye bağırıyor, sevmediği birisi gelirse tırnaklarını gagalamaya başlıyor.

Jack, her şeyi yemiyor. Sevdiği şeyleri verirseniz hemen alıyor, eğer bilmediği bir şeyse tadına bakıyor, sevmezse kafesinin içine atıyor. İkinciyi almıyor, siz illa da verirseniz alıyor ve size çaktırmadan atıyor. En sevdiği şey antep fıstığı. :) Ona hiç hayır diyemiyor.

Sevdiği şeylerden biri de kafesini süslemek. Peçeteleri yırtıp kafesine süs yapıyor. Tabii onun dilinde başka anlamı olabilir ama bizim taraftan böyle görünüyor…

Dışarıdan kuşlar geçerken “gel gel” diye sesleniyor. O zaman çok üzülüyorum. Geçenlerde 2 güvercin gelmiş Jack'in kafesinin olduğu cama. Birbirlerine bakıyorlardı ...

Ben Jack’in en başından beri evde olmasına karşı çıktım aslında. Bu onu sevmediğimden değil karga gibi doğaya ait bir kuşun eve hapsolması ile ilgiliydi. Bizimkilerde ağaçtan düşen Jack’i büyüdüğünde çoktan bağlanmışlardı, ayrılamadılar.  Zaten belli bir süreden sonra da dışarıya çıkması kendisi için tehlikeli olacağından bırakmayı düşünmediler…

Jack’ten sonra karga sevgisi ailemin diğer üyelerine de sıçradı. Şu anda anneannemler de 2 tane karga besliyorlar.

Biz çocukken de pek çok değişik hayvanımız olmuştu aslında ama iyileştiklerinde hep bıraktık onları.


Kırlangıç, tavşan, kara kaplumbağası, su kaplumbağası, balıklar, köpeğimiz Michael'i ayrı tutuyorum. O uzun zaman bizimle birlikteydi, daha sonra İzmir'e taşındığımız sırada bahçesi olan birine bırakmıştık onu içimiz sızlayarak...



Yukarıdaki pastayı eklediğimde karga pastadan daha çık ilgi çekti. Bunun üzerine ben de Jack'i sizlerle paylaşmaya karar verdim. Yazdıklarım benim aklıma gelenler, Jack'in daha birçok anısı var tabii. Aslında babam sitesinde Jack için bir bölüm yaptı ama henüz içini doldurmadı. http://www.alidedem.com da en kısa zamanda Jack'in anılarını ve videolarını görmeyi umuyoruz...

9 Şubat 2012 Perşembe

Pisa Pisa


Pisa Pisa... Küçüklüğümde Pizza Kulesi zannederdim adını. Pizzalar şehri İtalya'da bir "pizza kulesi" çok mantıklıydı çocuk aklımca. Pizza Kulemin Pisa Kulesi olduğunu öğrendiğimde biraz hayal kırıklığı yaşamıştım doğrusu...

İtalya'ya ilk gidişimizde turla gittiğimiz için Pisa ile Siena arasında bir seçim yapmamız gerekmişti ve biz de Siena'yı seçmiştik. İyi ki de seçmişiz, Siena sokakları ve meydanları ile unutulmaz bir şehirdi. Muhtemelen (-) derecelerde gezdiğimiz Siena İtalya gezimizin en keyifli zamanlarını geçirdiğimiz bir anı olarak kaldı hafızamızda. Aslında bu sefer de niyetimiz Sieana'ya da uğramak ve Demir ile Duygu'nun da bu şehri gezmesini sağlamaktı ama zamanlamayı iyi ayarlayamadığımız için Floransa ve Siena'ya uğrayamadık. Pisa Kulesini görmek üzere İtalya'nın kuzeyinde yer alan Pisa Şehrine gittik.


Pisa'da tabelalar olmasa ve Navigasyon kullanmasak anlı-şanlı Pisa Kulesi'nin orada olduğunu anlayamazdık sanırım. Arabadan ilk indiğimde biraz da hava sıcaklığının etkisi ile kendimi Meksika'da hissettim. Hayır, hiç Meksika'ya gitmedim ama inanın öyle hissettim. Binaların sarımtırak rengi, daha arabadayken bizi bekleyen işportacılar, sokaklardaki dilenciler...


Pisa Kulesi, İtalyanca da Mucizeler Meydanı anlamına gelen Piazza dei Miracoli'de yer alıyor. Kule, 1063-1090 yıllarında yapılan şehir katedraline 1173'te eklenmiş. Pisa Kulesi, katedralin Çan Kulesi aslında. 56 metre yüksekliğindeki kuleye 294 basamaklı bir merdiven ile çıkılmakta. Pisa Kulesi temelindeki zemin problemlerinden ötürü yapımından itibaren güneye doğru eğilmeye başlamış. Kule her yıl milimetrenin onda yedisi kadar (100 yılda 7 cm) eğiliyor. Kulenin şu andaki eğimi 5,5° kadardır. Bulunduğu zemindeki çökme nedeniyle yıkılma aşamasına gelen İtalya’nın ünlü Pisa Kulesi, 20 milyon sterlinlik projeyle kurtarılmış. Birkaç yıl içinde yıkılacağı uyarısında bulunulan kule, proje kapsamında yapılan 45 cm’lik bir düzleştirme çalışmasıyla eski haline getirimiş. (kaynak:wikipedia)


Yaz sıcağı ve kalabalık! Gerçekten Pisa'yı görmek istiyormuyuz diye sorguladık yürürken. Kulenin içine girecek ne zamanımız ne de halimiz kalmıştı. Üstelik Roma'ya gitmek için önümüzde uzun bir yol bulunuyordu. Bu yüzden kuleye çıkmadan ve müzeyi gezemeden ayrıldık. Aşağıda kulenin ve çevresinin yerleşim planını görüyorsunuz.



Pisa'da fotoğraf çekmek kadar, fotoğraf çekenleri izlemek de keyifli. Klasik olarak herkes kuleyle çeşitli pozlar verme derdinde. Biz denemedik mi? Elbette denedik... Ama o fotoğraflar bize kalsın ;)


Gezimizi hızlı bir şekilde tamamladıktan sonra Roma'ya gitmek üzere Pisa'dan ayrıldık. Pisa'dan çıkmadan yolumuzun üstündeki bir markete girdik ve birşeyler aldık. Ben bir ara kendimi kaybettim ve sanki evimize araba ile dönecekmişiz gibi alışveriş yaptım. Dönüşte valizlerimizi toplarken ve eşyaları biryerlere sığdırmaya çalışırken bu alışveriş gözümün önüne sık sık geldi... Fotoğraftakiler markette ilgimi çekenler. Çeşit çeşit taze makarnalar ve birbirinden güzel görünen deniz ürünleri.

Pisa'da Yapamadıklarım:

Pisa Kulesine çıkamadım.

Katedral yapılarını ve müzeyi gezemedim.

Pisa şehrinde nehir kıyısındaki evleri göremedim.

Aklınızda bulunsun!


Son olarak, Pisa'ya neden gidilir?

İtalya denince akla ilk gelen yapılardan olduğu için ve de yolunuzun üzerindeyse gidilir. Siz de turla gidip, tercih yapmak zorunda kalırsanız kesinlikle Siena'yı seçin... Siena'da ortaçağın bütün izlerini taşıyan bir şehirle karşılaşacak ve hayran kalacaksınız.

İtalya'da sırada Roma'da yolumuzun üzerindeki Orvieto ve Siena'dan fotoğraflar ve gezi notları var...

12 Ocak 2012 Perşembe

Süper Doktorlar





2011'in son pastasını kısa bir süre önce ameliyat olan Özlem Hanım için yaptım. Özlem Hanım, başarılı geçen ameliyatının ardından ilgilerinden çok memnun kaldığı ameliyat ekibi için özel bir pasta yapmamı istedi. İnternetten bulduğum birkaç örnek üzerinden Özlem Hanım'la konuştuk ve yukarıda gördüğünüz pastayı yapmaya karar verdik.








 

Ameliyat olan hasta, ameliyatta bulunan 2 doktor ve hemşireden oluşan ekibi; ameliyat başında görüntüledim.








Hastamız benim eski şefim ve hala arkadaşım... Kendisinin hem işlerinde hem de hayatın tüm ayrıntılarında titiz ve özenli olduğunu bildiğimden pastayı beğenip beğenmeyeceğini çok merak ediyordum. Pastayı teslim ettiğimde beğendiğini gördüm ama Özlem Hanım hastaneden sonra beni aradığında ve pastayı götürdüğü doktorlarında çok beğendiklerini; pastanın görünüşü kadar lezzetininin de güzel olduğunu söylediğinde çok mutlu oldum.






Ameliyat ekibine Özlem Hanımı kısa sürede iyileştirdikleri; Özlem Hanım'a da bu özel hediyesinde bana güvendiği için teşekkürler....


2 Ocak 2012 Pazartesi

Enginarlı ve Rokalı Salata



Sizlere nefis bir salata tarifi. Tarif 10 parmağında 20 marifet olan sevgili Harika'dan. Aslında ilk olarak Harika'nın "Börülce Salatası Tarifi" ni paylaşacaktım ama tadı hala damağımda olan Rokalı-Enginarlı salata öne geçti. Harika bu salatayı bizlere işyerinde öğle arası düzenlediğimiz bir yemek şöleninde yaptı. Gerçekten çok lezzetli, hafif ve farklı bir tarif .Ben de evde ilk fırsatta et yemeğinin yanına denedim... Aslında balığın yanına daha çok yakışacağını düşünüyorum.
Mutlaka deneyin, hem sağlıklı hem de lezzetli...



Malzemeler:
1 kutu meksika fasulesi (kırmızı-bordo renkli)
4-5 adet enginar (mevsimi olmadığı için konservesini kullandım)
1 demet Roka
Kapari
Cherry Domates
Zeytinyağı
Limon suyu
Tuz



1.İlk olarak rokaları temizleyin.
2.Enginarları eğer taze ise haşlayın, konserve ise gerek yok
3.Geniş bir kabın içine enginarları üçgen olacak şekilde 6'şar parçaya ayırın.
4.Üzerine konserve meksika fasulyelerini ekleyin.
5. İçerisine birkaç kaşık (isteğinize göre) kapari ekleyin.
6. Limon suyu,zeytinyağı ve tuzu ekleyin, tümünü karıştırın.
7.Servis kabınızın altına rokaları yerleştirin.
8.Üzerine karışımı ekleyin.
9.Domateslerle süsleyin.
10. Veee afiyetle yemeye başlayın...



En kısa zamanda Harika'nın "Börülce Salatası" tarifini de sizlerle paylaşacağım.

Harika'cım harikasın ..... :)