Annapolis için fotoğraflar yetmez size bir de yukarıdaki kartı hazırladım... Tam da böyle şeker gibi bir kasaba.... Kasaba dediğime bakmayın meğer Maryland eyaletinin başkentiymiş. Ben de yazı için Annapolis'i araştırırken gördüm. Yoksa ne başkenti, kent havası bile yok.... Şirin, sevimli bir sahil kasabası... Üstüne bir fanus geçirseniz müzikli camdan kürelerin içine girmişsiniz gibi olur :)
Washington'dan yola çıktığımızda havadaki bulutlardan belliydi aslında nasıl bir yere gittiğimiz. Filmlerde, birden başka bir boyuta geçersiniz ya onun gibiydi. Bulutlarla gittikçe yakınlaşmaya başladık sanki yolculuğumuz esnasında.
Annapolis programımız Boston'da karşılaştığımız Sevgili Nejat Olgaç Hoca'nın sayesinde oldu. Baltimore'a neden gittiğimize anlam veremeyen Nejat Hoca, gitmişken bari Annapolis'e gidin diye öneride bulundu bize. Annapolis'ten her bahsedişimizde anarız Nejat Hoca'yı. Baltimore gezimize bir anlam kattı gerçekten...
Arabayı park edip kasabanın sokaklarında yürümeye başladığımızda büyülenmeye de başladık yavaş yavaş. Renk renk dükkanlar yolun ne tarafından yürüyeceğimizi şaşırttı bize.
Kasabanın evlerine bayıldık... Arabayı bıraktığımız yerden biraz ilerlediğimizde kasabanın meydanına ulaştık. Kilise Meydanı ve Eyalet Meydanından oluşan noktadan aşağı doğru denize inen sokaklar bulunuyor. Bu sokaklar genellikle evlerle dolu; ancak kilise meydanından yat limanına doğru inerken Main Street'ten aşağı inerseniz dükkanlar, cafeler, restoranlar, hediyelik eşya satan mağazalar bulabilirsiniz. Hareketli, renkli bir sokak...
Maps Google'dan bakabilirsiniz Annapolis'e... Ortada gördüğünüz iki daire Kilise Meydanı ve Eyalet Meydanına ait...
Bu da bir sokak çiçekçisi...
Kilise Meydanı
Burası deniz kenarından çekilmiş bir fotoğraf...
Kiremit renkli binalar sıcaklığı arttırıyor...
Limandan Main Street'e bakış
Soldaki cadde Main Street, paralel yolda da yine cafe ve dükkanlar sıralanıyor...
Arkada yükselen Maryland Eyalet Binası... Dolaştığınız yerlerden bu binayı görebiliyorsunuz bu da şehrin algılanmasını kolaylaştırıyor. Kaybolma ihtimaliniz yok...
Sokaklar tertemiz, pırıl pırıl... Belli ki bir program çerçevesinde bütün binalar yenileniyor, onarılıyor ve şehir mobilyaları, peyzajı ve binaları ile bir bütün oluşturuyor...
Sokaklarda geçen yüzyıldan kalmış gibi görünen bu kadını gördüğünüzde şaşırmıyorsunuz, çünkü mekana uymayan aslında sizsiniz...
Kapıları da evleri kadar renkli ve güzeldi Annapolis'in... Her detay ince ince düşünülmüş, işlenmiş. Bu olmamış, şu da olsaymış demiyorsunuz... Herşey planlı ve düzenli ama yanlış anlaşılmasın Maryland bir stüdyo şehir değil... Yapay durmuyor hiçbir şey. Sadece mevcut zamandan ve mekandan bağımsızsınız orada. Ada yerleşimlerine özel olan rahatlık, huzur ve yavaşlık var şehirde..
.
Binanın kaplamasına bayıldım. Evlerde sürekli bir bakım onarım var... Hepsi bakımlı evlerin. Tarihi olmayan bir ülke gözüyle baktığımız Amerika yakın gelecekte bizden çok daha fazla tarihi bir geçmişe sahip olacak. Biz elimizdeki tüm değerleri kaybediyoruz, onlar yakın geçmişlerine bile gözleri gibi bakıyorlar ve onları özenle ileriye taşıyorlar...
Bu evlerin de dış kaplamasını çok beğendim.
Binaların her biri birbirinden farklı... Sokakları dolaşırken mekan tekrarı yaşamıyorsunuz.
Bazı binaların içini gezebiliyorsunuz. İçeride insanlar yaşamaya devam ediyorlar ama müze olarak da evlerini açıyorlar. Biz gittiğimizde saatler uygun olmadığı için gezemedik...
Demir'in hayalindeki evler...
Burası da benim hayalimdeki mekan...Kitabını- kahveni al, saatlerce otur burada...
Hiç sıkılmaz insan...
Bir başka ahşap kaplama bina...
Yakından bakana kadar anlamadım parça parça ahşaplardan oluştuğunu...
Amerika'da yollarda en beğendiğim araç bu 4*4'ler oldu... Kırmızı olmasının etkisi büyük tabii
Burası da tam köşede kalan bir pastacı...Herşey rengarenk...
Burası bir hırdavatçı... Bahçe malzemeleri satıyor. Bizim hırdavatçılardan BİRAZ farklı :)
Buz pistine bayıldım...
Yat limanından şehrin görünümü
Yat limanı..
Bulutlar bütün gün bizimleydi...
Genelde kırmızısını görmeye alışkın olduğumuz yangın söndürme vanaları burada yeşil- sarı
Burası çeşitli şekillerde karameller satan bir dükkan...
İlk olarak limandan yukarı doğru çıkarken önünden geçtik, görünüşleri de kokusu da çıkmadı aklımızdan...
Ancak karnımız aç olduğu için tatlıyı sonraya bırakalım dedik ...
Annapolis'te amacımız buranın meşhur Crapcake'ini yemekti. Ancak, Crapcake yemek için bulduğumuz yer sadece öğle saatlerinde ve akşam yemek saatinde açtığını söyleyince moralimiz bozuk bir şekilde sahilde bulduğumuz bir yere oturduk... Sever miydik bilmiyorum çünkü yoruma açık bir lezzet anladığım kadarıyla, yine de bir gün denemek isterim.
Yemekten sonra soluğu karamelcide aldık. Seçmekte zorlandık elbette, hepsi birbirinden güzel görünüyordu ve kokuyordu...
Karamelin kokusu bütün caddeyi sarıyor...
Bu da karamelcinin dondurması... Demir bayıldı tabii.
Gözünüzde birşeyi çok büyütünce beğenmeniz zorlaşıyor elbette. Biz de hayalimizdeki tadı bulamadık. Güzeldi ama koku ve görünüm çok daha muhteşem bir tat beklentisine yol açıyor...
Özellikle marshmallowlu olan çok boş geldi...
Annapolis'le beraber Amerika gezi notlarımı bitirdim...
Dilerim bir gün bir başka yerini yazma (tabi ki önce gezme) fırsatını da bulurum...
Sevgiler...